İnteraktif İletişim Rehberi – Bölüm I
Elinizde malzeme olsa bile tarifi bilmiyorsanız, bu malzemeler ya bir işe yaramıyor ya da berbat yemeklere dönüşüyor. İnteraktif sektörde faaliyet gösteren iyi aşçı sayısının da çok fazla olduğunu söyleyemeyiz. Bu durumda bize de lezzetinden emin olduğumuz tarifleri tüm ilgililerle paylaşmak düşüyor.
Birçok kurum için geçmişte sadece ve sadece ‘online’ bir broşür şeklinde konumlandırılan ve “faaliyet alanım, iletişim bilgilerim, ürün ve hizmetlerim görünsün yeter” beklentisiyle sınırlandırılan internet mecrasının bugün pazarlama iletişiminde sağlayacağı faydalar artık tartışılmaz gerçekler olarak kullanılmaya hazır, bekliyor. Konu, biraz da şu türkünün güftesine benziyor: “Ne duruyorsun, helva yapsana!”
Elinizde malzeme olsa bile tarifi bilmiyorsanız, bu malzemeler ya bir işe yaramıyor ya da berbat yemeklere dönüşüyor. İnteraktif sektörde faaliyet gösteren iyi aşçı sayısının da çok fazla olduğunu söyleyemeyiz. Bu durumda bize de lezzetinden emin olduğumuz tarifleri tüm ilgililerle paylaşmak düşüyor.
Daha yazıyı kaleme almadan başlığa “Bölüm – 1” ibaresini yerleştirdim; çünkü gerçekten de temel bilgiler bile olsa aşağıda listelediğim konuları ele almak pek de kısa sürecek bir iş gibi görünmüyor.
İnteraktif yol haritası
Önce yol haritamıza genel hatlarıyla bir göz gezdirelim. Daha sonra tüm bu başlıkları detaylı biçimde inceleyecek ve doğru yöntemleri yaygın yanlışlarla birlikte irdeleyeceğiz.
1) Marka algısına olumlu katkı sağlayacak görsel bir ‘ilk izlenim’ yaratmak
2) Bilgi vermek / Marka mesajlarını iletmek
3) İhtiyaç gidermek / Memnun etmek
4) Hedef kitleyi çekmek
5) Topluluk yaratmak
6) Topluluğu ödüllendirmek ve kendilerini özel hissetmelerini sağlamak
7) Birebir ve akıllı interaktif pazarlama çalışmaları gerçekleştirmek
8) Toplulukla sürekli ve çift taraflı iletişim içinde olmak
9) Topluluğu genişletmek
Bu noktada, karşı cinsin affına sığınarak ‘erkek’ gözüyle bir benzetme yapmak istiyorum. İyi bir web sitesi, güzel, akıllı, müşfik, çekici, hamarat, sosyal ve kadirşinas bir kadın gibidir. “Böyle kadın mı var?” diyen baylar, merak etmeyin; tarife tam anlamıyla uygun bir web sitesi de zaten yok!
Bu metaforu sürdürürsek, ilk inceleyeceğimiz maddenin ‘güzellik’ olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
1) Tasarım: Marka algısına olumlu katkı sağlayan çarpıcı bir ‘ilk izlenim’
Farklı kaynakların farklı tanımları olmakla birlikte ben, marka için en iyi tanımın ‘tüketici üzerinde yaratılmış algılar bütünü’ olduğuna inananlardanım. Ucu tüketiciye değen her şey bu algıyı etkiler: Ürün, hizmet, fiyatlandırma, ambalaj, kalite, çağrı merkezi operatörü, reklâmlar, ilanlar, servis personeli, web sitesi ve daha birçok etmen sayabiliriz. İlkokul matematiği düzeyinde bir mantık yürütsek bile, bu etmenlere aritmetik ortalamalarının altında bir yeni etmen eklenmesinin ortalamayı düşüreceğini açık biçimde görebiliriz.
Şimdi tekrar görsel alımlılık, yani ‘güzellik’ boyutuna geri dönelim. Kanada kaynaklı bir web kullanımı araştırmasının sonuçlarına göre deneklerin yüzde 41,6’sı, olumlu ya da olumsuz biçimde kendilerini ilk olarak etkileyen faktörün tasarım olduğunu belirtmiş.
İşte rehberimizin bu ilk maddesinin anahtar tümcesi: “İlk görüşte aşk”
Hepimiz, çevremizde güzel şeyler görmek isteriz. Bu yüzden güzel bir evimiz, bahçemiz, saksımız, çiçeğimiz, güzel mobilyalarımız, hoş tablolarımız olsun diye çabalamaz mıyız? Markayı bir tarafa bıraksak dahi bir web sitesi, ilk kez görüldüğünde bile gözü okşamalı ve beğeni uyandırmalı; yormayan bir ahenk içinde olmalı. Bu, değişmez bir şarttır. Aksi ise felakete atılan ilk adımdır, ne yaparsanız yapın gemiyi batmaktan kurtaramazsınız.
Konunun odağına markayı getirdiğimizde de bu ‘şart’ değişmiyor, hatta web sitesinin önemi biraz daha kendini belli eder hale geliyor. Az önce kullandığım metafor üzerinden bir benzetme daha yapmamı lütfen mazur görünüz:
Markanın outdoor veya TV reklâmını görmek, bir kadınla uzaktan göz göze gelmek gibidir. Markanın web sitesini ziyaret etmek ise onunla baş başa bir yemek yemeye benzer. Markanın ürün / hizmetini birebir tecrübe etmek ise, tahmin edebileceğiniz gibi, onunla ‘birlikte olmak’tır.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir. Peki ya daha yakından? İşte web sitesi, uzaktan güzel görünmeyeni bile yakından bakınca güzel göstermeli, zaten güzel olanı ise daha da güzelleştirmelidir. Algı yönetimi stratejilerinde web ayağı, markalar için işte bu yüzden ‘normalden fazla’ önem taşır.
“Web sitesi nasıl ‘güzel ve alımlı’ olur?” sorusunu, tasarım duayenleri dururken detaylı biçimde ahkâm keserek yanıtlama cüretini gösterecek değilim; ancak bazı temel noktalara şöyle değinebilirim:
» Marka kurumsal kimliğine uygun olmalı
» Marka, logosuyla siteye hâkim bir noktada, abartılı olmayan bir boyutta konumlanmalı (çok farklı bir tasarım yaklaşımı olmayan sitelerde bu konuda en doğru yerin sol üst köşe olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz)
» Kurumsal kimlikle belirlenmiş renklerden hareketle bir renk ahengi yaratılmalı
» Tasarım geometrisi kolay algılanan, gözü yormayan ve ilgiyi dağıtmayan bir yapıda olmalı
» Önemli temel mesajı etkili bir görsel anlatımla vermeli, aynı anda birden fazla mesajın iletişimini aynı şiddette yapmaktan kaçınmalı (Farklı farklı köşelerde, farklı farklı ‘yanar-döner’ görsellere veya metinlere eminim siz de rastlamışsınızdır.)
» Site navigasyonunu en iyi hale getirecek tasarım çözümlerini bünyesinde barındırmalı (Navigasyon tasarımı konusuna rehberimizin ikinci maddesi olan ‘Bilgi Vermek’ bölümünde de değineceğim)
» Yazılanların kolayca okunmasını sağlayacak font, font rengi ve yazı zemini rengi seçimleri yapılmalı
» En önemlisi, hedef kitlenin web sitesini görüntüleyecekleri bilgisayar sistemlerine uygun bir tasarım yapılmalı.
Tasarım konusunda yazılmış ciltlerce kitap olduğu düşünülürse, tabi ki yukarıdakilere yapılacak birçok ekleme olacaktır. Siz de takdir edersiniz ki amacımız bilginin tümünü vermekten ziyade, ufku genişletmek…
Önümüzdeki ay, İnteraktif İletişim Rehberimizin en önemli maddelerinden biri olan ‘bilgi verme ve marka mesajlarını iletme’ konusuna değineceğim. O güne dek hepinize mutlu ve sağlıklı günler dilerim.
Reklam Dergisi, Sayı 4, Şubat 2006